Tripofobi, küçük deliklerden, oyuklardan veya kabarcıkların birikmesinden kaçınma veya korkma hissidir.
Delik korkusu olarak da tanımlanan tripofobi, sadece delikler tarafından değil, birbirine yakın veya kümelenmiş diğer formlar tarafından da tetiklenebilir.
Bazı kişiler bu şekilleri gördüklerinde iğrenme ve korku gibi belirtiler gösterirler. Bu semptomlara neden olan nesnelere örnek olarak ayçiçeği, tohum keseleri veya insan derisi gözeneklerinin yakın çekim fotoğrafları verilebilir.
Nispeten yeniden tanımlanmış bir fobi olmasına rağmen, tripofobi diğer fobiler arasında önemli bir yer tutar. Bunun nedeni, günlük yaşamda önemli bozulma ve sıkıntıya neden olan kalıcı ve aşırı semptomlara neden olmasıdır.
Tripofobi üzerine yapılan araştırmaların kapsamı ve sayısı sınırlı olsa da neden ortaya çıktığına dair çeşitli teoriler öne sürülmüştür. Hastalık tehditleriyle ilişkilendirilen nesnelere karşı evrimsel bir tepkidir. Örneğin; hastalıklı cilt, parazitler ve benzeri bulaşıcı durumlar bu kümelenmiş delikler veya kabarcıklar tarafından tanınabilir veya tanımlanabilir. Bu, fobilerin evrimsel bir kökene sahip olduğunu gösterir. Tripofobi tarafından uyarılan bireylerin, tetikleyici nesneyi gördüklerinde korkuya karşı bir isteksizlik geliştirme olasılıklarının daha yüksek olduğu da tutarlıdır.
Başka bir teori, yoğun çukurların görünümünün, zehirli hayvanların deri ve kürklerinde bulunan desenlere benzediğini öne sürüyor. Bu, bilinçsiz kimlikleri olan kişilerin bu tür kalıplardan korkabileceğini düşündürür. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, katılımcıların tripofobiye neden olan görüntüleri deriye bulaşan patojenlerle ilişkilendirdiği gözlemlendi ve çoğu katılımcı bu görüntüleri izlerken ciltte kaşıntı ve titreme yaşadı.
Potansiyel tehditlerden kaçınma, korku veya tiksinti, uyarlanabilir evrimsel tepkilerdir. Bu duygular genellikle bireylerin kendilerini tehlikeden korumalarına yardımcı olur.
Bu nedenle araştırmacılar, tripofobinin normal adaptif evrimsel tepkinin aşırı genelleştirilmiş ve abartılı bir varyantı olabileceğine inanıyor, bunun bir fobi değil, belirli görsel uyaranlara verilen doğal bir tepki olduğunu gösteriyor. Çalışmalar, tripofobisi olan kişilerin anksiyete, depresyon ve anksiyete semptomlarından muzdarip olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu bulmuştur.
Tripofobinin semptomları, diğer bazı fobilerin semptomlarına benzer. Bazı kişilerde bir delik veya kabarcık kitlesi gördüklerinde iğrenme, yoğun korku, kaygı, mide bulantısı ve kusma, kaşıntı, terleme, titreme, hızlı nefes alma ve hatta panik atak gibi belirtiler görülür.
Bazı araştırmalar, tripofobinin en yaygın semptomunun korku olduğunu bulurken, diğerleri tiksintinin baskın olduğunu belirtmektedir. Tripofobi genellikle görsel bir kökene sahiptir. Sadece çevrimiçi veya basılı bir görseli görmek, tiksinti ve korku duygusunu tetiklemek için yeterlidir.
Korku ve tiksinti gibi semptomların yanı sıra, tripofobisi olan kişiler sıklıkla davranış değişiklikleri yaşarlar.
Tripofobiyi tetikleyen nesnelerden ve ortamlardan kaçınmak yaygındır. Örneğin çilek, arı kovanı gibi bazı yiyecekleri yemekten kaçınabilir veya belirli yerlere gitmekten kaçınabilirsiniz. B. Duvarları puantiyeli duvar kağıdıyla kaplı bir oda.
Henüz tripofobi tedavisinde özel olarak etkili olduğu kanıtlanmış spesifik bir tedavi yoktur. Ancak, spesifik fobiler için kullanılan tedavilerin birçoğu tripofobi semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilir.
Bu tedaviler arasında, maruz bırakma terapisi veya maruz bırakma terapisi, bir kişiyi giderek daha fazla korku nesnesine maruz bırakmayı içerir. Tedavi sırasında bu maruziyetin zamanla alışmaya yol açması ve anksiyete belirtilerini azaltması beklenmektedir. Bu tedavi genellikle çok yavaştır. Bir kişi önce korkuyu hayal ederek, sonra korku nesnesinin resmine bakarak ve son olarak korkunun kaynağına yaklaşarak veya dokunarak terapiye girebilir.
Tripofobi için önce gözlerinizi kapatın ve petek veya tohum kabuğu gibi bir şey hayal edin. Bu rüya görme süreci, rüyada gözlenen korku ya da tiksinti belirtileri ortadan kalkana kadar devam eder.
Bir kişi, tetikleyici nesneyi semptom göstermeden görselleştirebildiğinde, genellikle sonraki adımlar atılır. Bu genellikle semptomları tetikleyen nesnelerin resimlerine bakmaktan oluşur. Maruz bırakma terapisi süreci, hasta gereksiz bir tiksinti, korku veya kaygı yaşamadan tetikleyici nesneyle etkileşime girene kadar devam eder.
Bilişsel davranışçı terapi sırasında, bireyler tripofobiye katkıda bulunur.